Ana içeriğe atla

Kayıtlar

BİR MİNİ ÜTOPYA: OLMAZYA CUMHURİYETİ

Olmazya Cumhuriyeti..             İç çekerek olması istenilen, ancak içten içe de olmayacağı bilinen güzelliklerin gerçekleştiği ülke "Olmazya". Bağımsızlığını, 21.yy'ın ortalarına denk gelen ve tarihçilerin "yeter artık" olarak adlandırdığı dönemde kazanmış, az zamanda büyük işler başarmış ve hepi topu dört şehirden oluşan bir düş ülke burası.             Yeter artık döneminde, bağlı bulunduğu ülkenin; iç karışıklıklarından, kültürünün hiçe sayılmasından ve yönetimde söz sahibi olamamasından sıkılarak, kendi kültürel sınırlarına çekilmiş ve kan dökmeden; önce özerkliğini ardından da bağımsızlığını kazanmış Olmazya.             Bağımsızlığın ardından hızlı bir restorasyon sürecine giren ülke, tüm köhne uygulamalardan, adetlerden ve kurallardan uzaklaşarak, yaşamın merkezine insan hakları ve dünyevi zevkleri oturtmayı başarmış. Bu restorasyon sürecinde ülkenin resmi dili; Olmaz güzelliklerin söylencesi anlamına gelen "Olmazca" olarak belirlenmiş
En son yayınlar

İNSANLARI YORMA ENSTİTÜSÜ

‘‘Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır.’’ demiş Tanpınar. Bence bu tanımı bilen, zamanın insanla var olabileceğinin farkında olan bir topluluk var. Saatleri Ayarlama Enstitüsü minvalinde kurulan bu topluluk, tıpkı bir eğitim kurumu şeklinde çalışıyor. Ancak amaçları zaman zayiatını engellemek değil, aksine arttırmak. İnsanların yaşamlarını olabildiğince zorlaştırıp, önlerine türlü engeller çıkartmak. Bu kurum sanırım erken atalarımızın hemen ardından ortaya çıktı. " Hayır!, onu yapamazsın, bu böyle olmaz, şu yasak, o cıss." şeklinde öğretiler pompalayarak, çevrelerindeki insanlar için yaşamı yaşanılmaz kılmaya çalışmayı görev edindiler. Kurumun belli başlı temel dayanakları var; negatiflik, olayları büyütmek, hasetlik, yola taş koymak, zaman çalma, kıskançlık ve aptallık en popülerleri. Ayrıca bu popüler dayanakların her birinin "Yoruculuk Anabilim Dalı" adı altında lisans programları da mevcut. Bu temel dayanaklara uygun insanlar genç yaşlar

SAVAŞ TURİZMİ

                Taş, sopa, yalın kılıç derken kim kime dum duma meydan muharebelerine dönüştü savaşlar. Ardından barutun kullanılması ve mertliğin bozulması süreçleri tuz biber oldu. Milyonlar öldü, milyonlar öldürdü. Her anlamda çok maliyetli organizasyonlar oldular. Toprak için, Su için, Vatan için, Petrol için, ve benimki seninkinden büyük kıyaslasmasından çıktı savaşlar. Daha az kaybeden kazanmış sayıldı. Ölen öldü, kalan sağlar yenisine hazırlandı.. Kimi kahraman oldu, Kimi şehit, Kimi gazi, ekseriyet Niyazi oğlu Niyazi..                 Ülkelerin savunma giderleri; eğitim ve sağlık giderlerinin üzerine çıktı.. Harcandıkça harcandı. Silah alındı, bomba alındı, füze alındı. “Cüzi ücretler karşılığında füzelerinizi büyük seçim ister misiniz?” sorusuna hep baş sallanıldı.. Silah üretimi bir sektör olup çıktı ve üretenlerin zenginliğine zenginlik kattı.                 Abil ve Kabil’den beri ölen, öldüren Ortadoğulular son yıllarda da silah sektörünü ayakta tu

ANI TRANSFER MERKEZİ

Anılar… Geçmişin bekçileri, Özlem ya da pişmanlık anıtları.. Aşılması gereken basamaklar.. Olur olmaz zamanlarda kendilerini hatırlatan haşarı fotoğraf kareleri.. ya da tdk tanımında da söylendiği gibi; Geçmişte yaşanmış çeşitli olaylardan belleğin sakladığı her türlü iz, hatıra.. Farklı tanımları olsa da hepsi şahsi, hepsinin aslı kafada.. Sadece paylaşılmak istendiği zaman ortaya çıkan, kimselere gösterilmek istenmeyen cinsi derinlere gömülen, kahreden cinsi şiddetle unutulmaya çalışılan şeyler anılar. Tanımı her ne olursa olsun, anıların insan hayatında yadsınamaz izler bıraktığı bir gerçek. Çocuklukta yaşanmış bir anı kimi zaman özlemle, kimi zaman travma eşliğinde sövgüyle düşebiliyor bilincimize. Yapılan hatalar, ilk öpüşme, kaybedilen bir yakının söylediği   üç kelimelik bir cümle, ilk okul günü kayda değer ya da değmez dediğimiz birçok şey.. Öyle ya da böyle hayatımıza dokunup, bugün benliğimizde barındırdığımız karakteristik bir çok özelliğin oluşmasında rol oynuyo

APTALLIK VERGİSİ

 Devletin iyisi de kötüsü de öyle ya da böyle vergi toplar, geçimini vergiyle sağlar, kendisini vergiyle semirtir. Tüm devletler vergi toplama konusunda hemfikir olsalar da toplanan parsayı nereye ve ne şekilde harcayakları konusunda ortak refleks gösteremezler. Toplanan vergileri kimi geleceğine, kimi dünden kalan borcunu ödemeye , kimi de günü kurtarmaya harcar. Hal böyle olunca durmadan akar gerekir ve yaratıcı devlet memurlarınca  yeni ve türlü vergiler yaratılır.  “Aaa özel birşeyler tüketmişsin” , “Ooo kardeşiim motorlu taşıtın hayırlı olsun” , “Demek içiyorsun, bi duble de bana koy hele” şeklinde  vergiler yaratan pek tanrısal memurlar, çark dönmedikçe daha da arsızlaşarak; KDV ,ÖTV, LTV, MTV, KDPL/C  türünden, terör örgütü isimlerini andıran vergiler mucizeleyerek çarka su taşırlar.   Doymak bilmeyen çarka su taşımak için “suyunun suyu” mantığıyla verginin vergisi toplanır, vatandaşın suyu ve canı sıkılarak posasından vergi alınmaya devam edilir. Ve fakat her yeri delik deşik

İŞSİZLİK VE MESLEKSİZLİK HAYATIM

                                                                                                                                                                   Herkes işini, gücünü, mesleğini yazar.. Ben ise neler olmak için neler olduğumu, hatta "olmak" için bir şey olmam gerektiğini anlayışımı yazıyorum. Şöyle en baştan başlayalım.. Çocukluk hayalim kaçakçılıktı. O zamanlar Almanya'dan takla atan köpek oyuncağı getirmek istiyordum. Öyle yürüyerek gidip gelebilirim sanıyordum. Almanya'nın civar köylerden biri olmadığını öğrenince bu hayalimden vazgeçip okula başladım. Artık yeni hayalim astronot olmaktı.. Amcamın "uzay gemisi alınabilen bir şey değil, alınabilse bile garajımız yok, nerede saklayacağız oğlum?" demesinin ardından bu hayalimden de vazgeçip beyblade tamircisi olmayı kafaya koydum. 9 yaşımda sermaye toplamak için evin önünde patlamış mısır satmaya başladım. Arz talep dengesi kuramayınca batma noktasına geldim. Mısır bahçeden oldu

UMUT TÜCCARLIĞI A.Ş.

“Olmayanı, olacağı veya olması muhtemel olmayanı, olacakmış gibi satmaktır bizim işimiz.” Sözünü kendilerine şiar edinmiş gizli bir örgüt var bence. Adlarından da anlaşılacağı gibi anonim bir şirket kisvesine bürünmüş, çok ve gizli ortaklı bir yapı bu. Nerede tökezlesek şak birden düşük faizli hayaller sunuveriyorlar önümüze ve şak ayağa kaldırıyorlar. Olması mühim değil, olma ihtimalini satıyorlar o an. Bu hayal gerçekleşebilir ya da genel müşteri refleksi haline gelmiş haliyle gerçekleşmeyebilir. Ama hiç önemli değil. Çünkü Umut Tüccarlığı A.Ş. sizlere derhal telafi mahiyetinde birbirinden renkli umutlar satabilir, vade farksız bir ömür bedel ödeme kolaylığıyla kira öder gibi sizi hayal sahibi yapabilir.  “En yükseği hedefleyin.” “O yaptı, siz de yaparsınız.” “Çobandı, Kral oldu” “130 kilo musunuz? -Önemli değil! Bıldırcın yağıyla 1 ayda 100 kilo verin” “O da böyleymiş – bu da şöyleymiş” “Aslansın, kaplansın” ve bilumum gaz verici cümle silahıyla hedeflerindeki bıldırcınla