Ana içeriğe atla

APTALLIK VERGİSİ


 Devletin iyisi de kötüsü de öyle ya da böyle vergi toplar, geçimini vergiyle sağlar, kendisini vergiyle semirtir. Tüm devletler vergi toplama konusunda hemfikir olsalar da toplanan parsayı nereye ve ne şekilde harcayakları konusunda ortak refleks gösteremezler. Toplanan vergileri kimi geleceğine, kimi dünden kalan borcunu ödemeye , kimi de günü kurtarmaya harcar. Hal böyle olunca durmadan akar gerekir ve yaratıcı devlet memurlarınca  yeni ve türlü vergiler yaratılır.

 “Aaa özel birşeyler tüketmişsin” , “Ooo kardeşiim motorlu taşıtın hayırlı olsun” , “Demek içiyorsun, bi duble de bana koy hele” şeklinde  vergiler yaratan pek tanrısal memurlar, çark dönmedikçe daha da arsızlaşarak; KDV ,ÖTV, LTV, MTV, KDPL/C  türünden, terör örgütü isimlerini andıran vergiler mucizeleyerek çarka su taşırlar.

  Doymak bilmeyen çarka su taşımak için “suyunun suyu” mantığıyla verginin vergisi toplanır, vatandaşın suyu ve canı sıkılarak posasından vergi alınmaya devam edilir. Ve fakat her yeri delik deşik olan vergi havuzunda ne suyu tutmak  ne de çarkı döndürmek mümkündür. İvedilikle delikler tıkanmalı ve yeniden delinmesine yol açacak nedenler ortadan kaldırılmalıdır. Ama nasıl?

 Tabiki yeni vergilerle.. Çünkü böyle buyurdu memur!

 Devlet yaralarını sarmak için yeni bir vergi yaratabilir, toplanan vergiyle çarkın taşıdığı suyu faydalı alanlara kanalize edebilir. İstemesi yeterlidir.

 Bunu yapmak isteyen devlet öncelikle en temel problemlerini tespit eder ve bilimsel çözümler hazırlar. Hiçbir devlet yoktur ki hayatı zorlaştıran, kolay aldanan, kötü niyetli siyasilere kanan vatandaşları olmasın. Bu kanışlar kötü niyetli, yetersiz, bilgisiz, güçobur siyasileri meşru gösteren yoğun halk kitleleri oluşturabilir. İstikbalini düşünen devletler bunun önüne geçmek için denetleyici bir sistem ve kurum oluşturmalıdır.

 Oluşturulan kurumun amacı evrensel bir öğreti programı hazırlayarak bunu her yaştan vatandaşa sunmak ve denetlemek olmalıdır. Öğretinin iskeletini akıl, bilim ve insan hakları oluşturabilir. Öğretinin amacı vatandaşları dünya şartlarına ve hayata hazırlamaktır. Her türlü yalana, dolana, dogmaya karşı hazırlanan vatandaşlardan devlet öğretim boyunca bir ücret talep etmemektedir. Öğretinin fonu öğreti sonunda halkın arasına karışan “Jet Memur” denilen memurlarca sağlanacaktır. Jet Memur’un asli görevi öğreti programının yanlışladığı, hata varsaydığı, tüh kaka dediği konularla ilgili halkı dolandırmaya çalışmaktır. Amaç öğretinin zihinlere kazınması ve öğreti karşıtlarının –dolayısıyla akıl, bilim ve insan hakları karşıtlarının- dolandırılarak donlarına kadar alınmasıdır.

 Örneğin Jet Memur bir mobilya mağazasına girerek tanrı olduğunu iddia edebilir. O da yetmezmiş gibi 2,5 milyon gibi bir para isteyebilir. Öğretiye sadık bir vatandaş böyle bir şeyin mümkün olmayacağını bildiği için gülümser ve işine devam eder. Ancak öğreti esnasında “bunlar gerçek hayatta ne işime yarayacak” diyen bir vatandaşa denk gelindiyse paranın alınması içten bile değildir. Alınan para Jet Memurca deftere işlenir ve karşılığında makbuz verilerek hazineye “Aptallık Vergisi” olarak girer.

 Başlarda bu durum halk içinde tepkilere neden olsa da halkın genel tavrının unutmak olduğunu bilen devlet, aptallık vergisi toplamaya gönül rahatlığıyla devam eder. Bu vergiyle hem öğreti fonu oluşturulur hem de öğreti kalıcı hale getirilerek karanlığın ıslahı sağlanır.

 Aptallık vergisi verenler halk arasında itibar kaybederler ve bu durum sicillerine işlenir. Fakat zaten bir bedel ödendiğini düşünen devlet yıl sonlarında aptallık vergisi mükelleflerini sınava sokar ve başarılı olmaları durumunda sicillerini temizleyerek itibarlarını geri verir. Ancak alınan vergi hiçbir şart altında geri verilmektedir. Çünkü çoktan fona aktarılmış ve kullanılmıştır. Aptal olma hakkı savunucuları tarafından bu uygulama faşizan bulunsa da devlet; “aptal olmak yasak değil, sadece  her şey gibi bir bedeli var.” açıklamasıyla aptal olma hakkı savunucularını bertaraf edebilir.

 Doğaya, akla ve bilime aksi uygulamaların önüne geçilmesiyle ve politikaların bu yönde düzenlenmesiyle çark artık daha rahat dönecektir. Öğreti fonuyla yeni okullar,öğreti tiyatroları, öğreti opera-balesi, öğreti bilim evleri, muhtelif öğreti kursları ve aptallık müzeleri açılabilir. Öğreti tarihi boyunca toplanan vergilerin toplanış şekilleri bu müzelerde sergilenerek, öğrencilere ışık olunması hedeflenebilir.

 Aptalca şeylerin çaldığı vakit diğer her şeye pay edilerek daha yaşanılası bir dünya tasarlanabilir. Bu verginin fonladığı öğreti bize insanca ve birlikte yaşamayı öğretebilir.

Neden olmasın, sadece bi fikir!









                                                                  Emre Demiray
                                                                  AĞUSTOS 18'
                                                                      EDİRNE

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNSANLARI YORMA ENSTİTÜSÜ

‘‘Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır.’’ demiş Tanpınar. Bence bu tanımı bilen, zamanın insanla var olabileceğinin farkında olan bir topluluk var. Saatleri Ayarlama Enstitüsü minvalinde kurulan bu topluluk, tıpkı bir eğitim kurumu şeklinde çalışıyor. Ancak amaçları zaman zayiatını engellemek değil, aksine arttırmak. İnsanların yaşamlarını olabildiğince zorlaştırıp, önlerine türlü engeller çıkartmak. Bu kurum sanırım erken atalarımızın hemen ardından ortaya çıktı. " Hayır!, onu yapamazsın, bu böyle olmaz, şu yasak, o cıss." şeklinde öğretiler pompalayarak, çevrelerindeki insanlar için yaşamı yaşanılmaz kılmaya çalışmayı görev edindiler. Kurumun belli başlı temel dayanakları var; negatiflik, olayları büyütmek, hasetlik, yola taş koymak, zaman çalma, kıskançlık ve aptallık en popülerleri. Ayrıca bu popüler dayanakların her birinin "Yoruculuk Anabilim Dalı" adı altında lisans programları da mevcut. Bu temel dayanaklara uygun insanlar genç yaşlar

SAVAŞ TURİZMİ

                Taş, sopa, yalın kılıç derken kim kime dum duma meydan muharebelerine dönüştü savaşlar. Ardından barutun kullanılması ve mertliğin bozulması süreçleri tuz biber oldu. Milyonlar öldü, milyonlar öldürdü. Her anlamda çok maliyetli organizasyonlar oldular. Toprak için, Su için, Vatan için, Petrol için, ve benimki seninkinden büyük kıyaslasmasından çıktı savaşlar. Daha az kaybeden kazanmış sayıldı. Ölen öldü, kalan sağlar yenisine hazırlandı.. Kimi kahraman oldu, Kimi şehit, Kimi gazi, ekseriyet Niyazi oğlu Niyazi..                 Ülkelerin savunma giderleri; eğitim ve sağlık giderlerinin üzerine çıktı.. Harcandıkça harcandı. Silah alındı, bomba alındı, füze alındı. “Cüzi ücretler karşılığında füzelerinizi büyük seçim ister misiniz?” sorusuna hep baş sallanıldı.. Silah üretimi bir sektör olup çıktı ve üretenlerin zenginliğine zenginlik kattı.                 Abil ve Kabil’den beri ölen, öldüren Ortadoğulular son yıllarda da silah sektörünü ayakta tu

UMUT TÜCCARLIĞI A.Ş.

“Olmayanı, olacağı veya olması muhtemel olmayanı, olacakmış gibi satmaktır bizim işimiz.” Sözünü kendilerine şiar edinmiş gizli bir örgüt var bence. Adlarından da anlaşılacağı gibi anonim bir şirket kisvesine bürünmüş, çok ve gizli ortaklı bir yapı bu. Nerede tökezlesek şak birden düşük faizli hayaller sunuveriyorlar önümüze ve şak ayağa kaldırıyorlar. Olması mühim değil, olma ihtimalini satıyorlar o an. Bu hayal gerçekleşebilir ya da genel müşteri refleksi haline gelmiş haliyle gerçekleşmeyebilir. Ama hiç önemli değil. Çünkü Umut Tüccarlığı A.Ş. sizlere derhal telafi mahiyetinde birbirinden renkli umutlar satabilir, vade farksız bir ömür bedel ödeme kolaylığıyla kira öder gibi sizi hayal sahibi yapabilir.  “En yükseği hedefleyin.” “O yaptı, siz de yaparsınız.” “Çobandı, Kral oldu” “130 kilo musunuz? -Önemli değil! Bıldırcın yağıyla 1 ayda 100 kilo verin” “O da böyleymiş – bu da şöyleymiş” “Aslansın, kaplansın” ve bilumum gaz verici cümle silahıyla hedeflerindeki bıldırcınla